Nemrut zirvesindeki gizemli kral ve tanrı heykelleri ile beraber dünyanın en güzel gün doğumlarından birine şahit olabilirsiniz.
Adının birçok ölmeden önce yapılacak listelerinde yer aldığını gördüğümüz Nemrut sadece Türkiye’de değil dünyada da gün doğumunu izleyebileceğimiz en güzel noktalardan biri olarak karşımıza çıkıyor.
Son dönemlerde Göbeklitepe ile başlayan ilgi, Netflix yapımı Atiye ( The Gift) adlı dizi ile devam ediyor. Göbeklitepe ve Nemrut’a uzanan öykünün işlendiği dizi, bölgenin tanıtımına yüksek bir katkı sağladı.
Burada Kommagene Krallığından bahsetmekte fayda var. MÖ 163 ile MS 72 yılları arasında hüküm sürmüştür. Adıyaman, Kahramanmaraş ve Gaziantep illerini içine alan bir coğrafyada hüküm süren krallık, en parlak dönemini Antiochus zamanında yaşamıştır.
Gen Topluluğu manasına gelen Kommagene Krallığı’ndan günümüze ulaşan en önemli miras ise Nemrut Dağı Tümülüsü’dür. Gelelim kralımıza… Kral Antiochus yaşamı boyunca hem babasının doğu ve batı arasındaki dengeli siyasetini sürdürmüş hem de kendisini tanrılaştırmıştır. Nemrut’u “Tanrıların Yurdu” manasına gelen heykellerle süslemiştir. Ölmeden önce bıraktığı yazılara göre, Antiochus yüksek ve ıssız bir yere gömülmek istiyordu. Kendi tapınağını inşa ettirip tanrıların yanına gömülerek bunu başardı da.
Bugün Nemrut’un batı yüzünde taştan yapılma bu dev heykellerin sadece yıkıntıları ve başları görülüyor. 1986 yılında UNESCO tarafından korumaya alınmasıyla sürekli merak uyandıran bir yer haline gelmiştir Nemrut.
Güneşle sırasıyla aydınlanan heykellerin yer aldığı tümülüsün hikayesi gizemli ipuçlarını ortaya çıkarıyor. Buradaki heykeller, Kommagene krallığını çevreleyen farklı kültürlerin ve dinlerin bir sentezi gibidir. Pers ve Zerdüşti figürler Yunan tanrılarıyla karışmıştır.
Heykeller sırası ile en solda Aslan ve Kartal, hemen yanında Kommagene Kralı Antiochus, annesi Leodike Tyche, Yunan mitolojisinde 12 Olimpos Tanrısı’ndan Baştanrı Zeus, Zeus’un oğlu sanat Tanrısı Apollon, Herakles (Herkül) ve tekrar Kartal ve Aslan olarak dizilmiştir.
Heykellerin arka yüzünde kralın 200 satırlık vasiyeti de yazıyor. Buna göre kral, kendinden sonra gelecek olan kralları, tapınağı güzelleştirmeleri adına görevlendiriyor. İbadet amacıyla gelenleri överken kötü amaçlarla gelenlere ise beddua ediyor.
Bu kutsal alana ziyaret için gelen herkesin en kusursuz şekilde ağırlanmasını ve rahiplerin en iyi şarapları ziyaretçilerine sunmasını istiyor. Üstelik törenlerin görkemli geçmesi adına müzisyenleri dahi görevlendiriyor.
Nemrut’u dünyaya tanıtan ilk gelişme, saygı ile andığımız fotoğrafçı Ara Güler’in 1960 yılında bölgeyi fotoğraflandırması olmuştur. Tıpkı Nemrut gibi kayıp kent Afrodisias’ı da dünyaya ilk tanıtan kişi Ara Güler’dir.
Nemrut Dağı’nın yüksekliği 2134 metre. Nemrut’un zirvesi sadece olağanüstü heykelleri görmek için değil, muhteşem manzarayı ve gün batımını izlemek için de gidilmesi gereken bir yer. Söylenceye göre Nemrut’a kimle çıkarsan onla evlenirmişsin. Bu yüzden gittiğinizde duygusal anlara şahitlik edebilirsiniz benden söylemesi …
İlerleyen dönemin ne getireceğini bilemeyiz ama bu gizem ve güzellik sürdükçe buranın hep gündemde kalacağına eminim. Siz de mutlaka en kısa zamanda ülkemizdeki bu önemli hazineyi görerek bu deneyimi yaşayın.
Yazımı Antiochus’un sözleri ile bitireyim;
“Ata hükümdarlığını devraldığım zaman, dindarlığımın bir sonucu olarak, tahtıma bağlı krallığı tüm tanrıların ortak yurdu yaptım. Zamanın akışı içinde her kim, bu kanunu ve ibadeti korur ve sürdürürse, benim hayır dualarımla anılacaktır. Tüm rahmetli atalar ve tanrılar ondan razı olsun. Her kim ki, bu düzenin kutsal geçerliliğini bozar ya da zarar verir ya da gerçek anlamını değiştirmeye yeltenirse, yalnız kendisi değil, aynı zamanda tüm soyu atalarımın hışmına uğrasın.”
