Pandemi sürecinde hepimiz evlerinde, seyahat edemezken neden dünyanın özel noktalarını hep birlikte keşfetmeyelim ki? Bu yolculuktaki ilk durağımız Kolombiya’nın büyüleyici güzellikteki liman şehri Cartagena…

Cartagena, uzun yıllar İspanya sömürgesi altında kalmış Kolombiya’nın Karayip kıyısındaki, büyük bir lagünün etrafında kurulmuş tarihi ve doğal güzellikleriyle büyüleyici şehridir.

Cartagena günümüzden eski ve yeni şehir olmak üzere iki bölüme ayrılmış. Şehrin bir bölümü büyük gökdelenlerden oluşurken eski şehir dokusunu hiç bozulmadan korunmuş. Rengarenk İspanyol koloniyal dönem mimarisine ait evleri, kiliseleri, katedralleri adeta tarihte bir yolculuk yapmanızı sağlıyor. 

1533’te kurulan Cartagena, tarih boyunca birçok istilaya tanıklık ettikten sonra 1821’de bağımsızlığını kazanarak bugünlere kadar gelerek, UNESCO “Dünya Kültür Mirası” listesinde yerini almıştır.

Eski şehir, Plaza de Los Coches’teki tarihi saat kulesi ile başlayıp Plaza de la Aduana meydanına ilerleniyor. Bu meydan akşamları sokak dansçıları ve salsa kulüpleriyle Kolombiya halkının dansa olan düşkünlüğünü yansıtıyor. Ayrıca sıcakkanlı halkının misafirperverliği her köşe başında hissedilebiliyor. 

San Pedro Claver Meydanı’nda ise, Modern Sanat Müzesi, San Pedro Claver Katedrali ve antik deniz araçlarının bulunduğunu Deniz Müzesi (Museo Naval) yer alıyor. Ayrıca 16. Yüzyıldan kalma Cartagena Katedrali ve Cartagena’nın tarih boyu istilalara uğramasının sebebi olan altın üzerine olan Altın Müzesi (Museo del Oro) de bu meydanda yer alır.

Cartagena sokakları bir saniye bile size kahvenin ana vatanında olduğunuzu unutturmuyor. Birbirinden güzel kahve dükkanları ve tinto denilen kahve barları sokaklara hareket katıyor. 

Cartagena’nın surlarıyla uyumlu kalesi Castillo San Felipe de Barajas’da görülmesi gereken yerler arasında yerini alıyor. 

Cartagena up uzun sahilleriyle Karayip denizinin güzelliğini ziyaretçilerine sunuyor. Playa de Castillo Grande plajı parıldayan kumuyla bir kez daha ziyaretçilerini bu şehre hayran bırakıyor. 

Cartagena, balkonlarından begonviller sarkan rengarenk evleri, arnavut taşlı sokakları, hareketliliği, canlılığı, müzik, dans, plaj ve kahve kültürüyle hepimizin seyahat listesine girmesi gereken bir sahil şehri.